kulağımı titreştiren bir tınıydı uyandıran beni.
daha mahmurluk bedenimi terketmemişken ikinci bir titreşim.
üçüncü, dördüncü…
sanıyorum ki kafamda oluşturduğum bu triller, sıcaktan soğuğa geçmenin ne kadar ürperti vereceği alıştırmasını ayağımla kontrol ederken devam ediyordu.
zaten yeterince havalanıp tüylerimi diken eden yorganı üzerimden sıyırdım ve yavaşça kalktım yataktan, evinden çıkmayan bir cam kemik hastası korkusuyla.
yürümeye çalıştığım yön kirpiklerimi birbirine karıştırıyor ve bir esinti yalıyordu yüzümü, henüz yıkamama fırsat vermeyen sese inat.
zira hala sesi arıyorum.
rüzgarın bu bana tüküren kendi yüzüne tükürür edası o kadar şiddetli ki, yel yeperek yelken kürek pencereye sarılıyorum.
ve an bu an ki anlıyorum nedenini uyanmamın.
o, doğanın alarmıydı ve rüzgarın nefesi bu kez kemanımın telleriyle oynamıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder