ah Cavidan!
ulaşamıyorum vakitsiz serpilen kavakların boyuna
kaldıramıyorum kollarımı ki bi dalından tutayım bari
uzunca bir uykuya dalmışım da fareler kemirmiş beni sanki
bereler içinde bakıyorum göğe süzülen kavakların namertliğine
düzelecek miyim, dönecek miyim senden öncesine peki?
bilmiyorum Cavidan, ah Cavidan!
ben bilemem ki, ben ne bilirim ki hem.
daha ne kadar yükselir bu kavaklar, bir fikrin var mı? göğün sınırı nerdedir peki?
sus, sus Cavidan, dudakların yorulmasın, nefesin bana değmesin sus!
yanıtsız bırak farelere yem olmuş avare aklımı.
durulmuyor parelenen yerlerimin kaşıntısı, fayda etmiyor derime bastığım tuzlar
kuduz bir it gibi yerlerde sürünüyorum,
bekliyorum, evet başka çarem yok bekliyorum o köpüğün ağzımdan çıkmasını
çıkmıyor Cavidan, çıkmayacak da biliyorsun.
ah Cavidan!
söndüremiyorum hararetini kestiğin dalların, demlikler çürüdü artık kaynamaktan.
bitkinim çok, hem de çok
çöküyorum ölü yaprakların üstüne.
bir şeyler fısıldıyorlar:
-kavaklara güvenme
-güvenmem, diyorum Cavidan.
ah Cavidan!
Yorumlar
Yorum Gönder