bir küçük dudak ıslaklığıydı
dokunan göz çukuruna.
arpadan yudumlar geçerken boğazımdan
yelkovan da peşine koşturuyordu,
acelesi olan atlar gibi.
sahici sözler döküldü havaya
sonra saklandılar tozların arasına,
gözün kaşla mesafesince.
çayların adası,
salatanın rokası kaldı geriye
bir küçük dudak ıslaklığıyla birlikte.
o bir küçük, çok büyüktü.
Yorumlar
Yorum Gönder