Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

saçları mavi kadın..

güneş vurmuş saçlarına sevgilim, göğün kıskandığı maviyi yakalamış tellerinde. uzun çınarların arasından bakıp seni seçmiş, biliyormuş gibi renginle yaşamları süslendirdiğini.

hep

seni görmediğim her gün,  dudaklarım daha da susuyordu tenine. kuruyordu içimdeki bütün nehirler  sesinin kulaklarımda çınlamadığı her gece. tekinsiz bir caddenin ortasından topluyordum gölgemi parelenmiş siyahlıklar kayıyordu avuçlarımdan. tutamıyordum fezaya ermiş yıldızlarımı. hararetli sevgililerin peşlerinde asılı kaldı düşlerim. ne erişebildim fırfırlı günlerin saatine ne de yaşayabildim doyumsuz soğuklukların ertesinde. hep  ama hep susayacaktı dudaklarım tenine..

zil

viran bir semtin en ücra köşesinde bırakırken silik bedenimi, sapansız bir çocuğun düşlerinde, y üzünü aydınlatan ışığın gölgesi oldum. yeri geldi, serseri diyarların debdebeli anlarına tanıklık eden bir abdalın masalı oldum. hatta, avare düşüncelerin kıyısına vurup duran dalgaları bile selamladım. ama... ama hiç seni kucaklayan hayalimin kapısını çalamadım..

en uzun nehirde

loş bir camekanın ardından gölgeleri sayıyorum, hareli gözlerine uzanan. yüzüne akmış kara maskaran bu gece, dişlerinse en titrek notasını çalıyor kemanımın. neyin var diyorum, anksiyetenin soluğunu damarlarımdan alan baskısıyla. dylan'ın desolation row'unda sigaranı anılara çekiyorsun. parçalanmış kadehler dile geliyor dumanında. başkasına akıyor bu maskara, başkasına titriyor dişlerin benim kemanımda. yapboz hayatının maskotu oluyorum o camekanın ardında. dem vurunca masaya, kayboluyorsun fiziğin kuantumunda. schrödinger bile pişman oluyor kedisine yüklediği mananın ardında. acılaşınca masanın tadı gecenin narlaştığı mevsimde, devleşiyorsun cücelerin hüküm sürdüğü o memlekette.